İstanbul Tophane denilince akla nargile, nargile denilince de her İstanbullunun, özellikle de nargile severlerin aklına Tophane gelir. Tophane; geçmişten günümüze kendine özgü atmosferi ile bir kültürü barındıran, Osmanlı döneminde topların döküldüğü, eski kabadayıların toplandığı ve dünden bugüne nargile severlerin bir araya geldiği, ortak buluşma noktasıdır. Ancak bugün Tophanede ki bu tarihi nargile kafeler, Karaköy’den Tophane’ye kadar olan 1200 metrelik sahil şeridi ve yaklaşık 100 bin metrekarelik alan alışveriş merkezleri, oteller ve liman yapım-işletimini kapsayan Galataport, diğer adıyla Salıpazarı Kruvaziyer Limanı ihalesi nedeni ile kapatılıyor.
Galataport, ihalesi ilk olarak 2005’te görücüye çıktığında ihale Danıştay tarafından iptal edilmişti. Danıştay tarafından iptal edildiği halde 2013 yılında tekrar ihaleye çıkan Galataport projesi, 702 milyon dolar ile Doğuş Grup tarafından kazanıldı. Kazanılan bu ihaleyi hayata geçirmek için çalışmaya başlayan yetkililer, maalesef ki bugün nostaljik havası ile herkese zamanda yolculuk yaptıran Tophane’nin o meşhur nargilecilerine kepenk kapattırmaya başladı bile.
Bu konuda ne yazılı ne de görsel basında gerekli tepkinin verilmediğini gördüğüm ve gerçek bir nargile sever olduğum için ben de kişisel sitem de bu yazıyı yayınlayarak ve yüksek sesle diren nargile, diren tophane diyerek, bireysel tepkimi paylaşmak istedim.
Nargile öyle bir keyiftir ki, bu keyfi yaşamayan bin, yaşayan bir pişman olur. Yaşayan nargilenin bitmesinden dolayı, yaşamayan da bu keyfe geç kaldığından dolayı pişmanlığını dile getirir.
Bilmeyen, bu keyfi yaşamayanlar için nargilenin neden direnmesi gerektiğinden kısaca bahsetmek gerekirse ise;
İnsanoğlu milattan önce tütünü ilk keşfettiğinde tütün yapraklarını ilk ibadet için kullanmaya başladı. Daha sonra, bu tütünün kendilerine keyif verdiklerini fark ettikten sonra tütün yapraklarını farklı şekillerde de kullanmaya başladılar. Bu tütün yaprakları pipo oldu, puro oldu, sigara oldu, ağızlarda çiğnendi. Ancak tütün en güzel ve en özel nargile ile bütünleşti ve insana en çok nargile ile keyif verdi. Tavşan kanı çayın yanında, dostlar ile içilen bir nargile insanın ömrüne ömür, keyfine keyif kattı. Ki bu keyfinde dışında, Tophane bir kültür merkezi, dedenin torununa bıraktığı bir miras idi.
İstanbul gibi metropol şehirler de ki betonarme ve soğuk gökdelenlerin, konutların arasında, Tophane gibi mahalle kültürünü hala yaşayan, tarihi dokuyu bozmayan ve bizim geleneksel Türk halkının sıcaklığını yansıtan, dünden bugüne var olan bu yeri Tophane’yi ve ünlü Tophane nargilecilerini biz korumalı ve sahip çıkmalıyız.
Nargile kültürümüzü öldürmeyelim, kültürümüze sahip çıkalım. Nargileyi yaşayalım, yaşatalım…